HDP'den referandum için yol hariası

HDP'den referandum için yol hariası

HDP sözcüsü Ayhan Bilgen, anayasa referandumuna gidilmesi durumunda 'herkesin hayır'ı kendine' anlayışıyla hareket edeceklerini söyledi.

HDP, anayasa teklifinin Meclis’ten geçmesi durumunda, başkanlık referandumunda izleyeceği yol haritasını belirledi. Partinin Merkez Yönetim Kurulu’nda anayasa değişikliğinde olası bir referandumda toplumun farklı kesimlerinde hangi gerekçeyle “hayır” deniyorsa densin güçlü bir ortaklaşmanın önemli olduğu değerlendirilirken; bu kapsamda sivil toplum örgütleri, inanç grupları gibi toplumun farklı kesimlerinin temsilcileriyle toplantılar düzenlenecek. HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, CHP’yle işbirliği yapılıp yapılmayacağı konusunda ise “Herkesin ‘hayır’ı kendine ifadesini bir yol haritası olarak görüyoruz. Böyle bir girişimimiz yok” dedi.

HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, 15 Temmuz’da darbenin başarılı olsaydı ancak bu şekilde bir anayasa düzenlemesi yapılabileceğini söylerken “Bundan daha fazlasını 12 Eylül’de Kenan Evren hayal etmemişti. Şimdi parlamento darbecilerin hayalini hayata geçirecek bir adım atmış oldu” dedi.

Bilgen, partisinin anayasa değişikliği için “Hayır” kampanyası yapacağını da açıklarken “Çok net ve açık şekilde Türkiye’nin hayrına, Türkiye’de yaşayan bütün toplumsal kesimlerin hayrına, bölgenin barışına, hepimizin özgürlüğüne güçlü bir ‘hayır’la ulaşabileceğimizi düşünüyoruz. Bu tavrımızı kim nedenle hayır diyor olursa olsun, ortaklaştırmayı güçlendirmeyi de Türkiye’nin tek çıkışı olarak görüyoruz” ifadelerini kullandı.

OIağanüstü hâl (OHAL) durumunda yapılan anayasa değişikliğinin baştan hükümsüz olacağını ifade eden Bilgen, değişiklik teklifine ilişkin birçok usul hatası olduğunu söyledi. Bilgen, “Çok sayıda usul hatası vardır. Onlarca maddeyi tek bir maddeyle değiştirme alışkanlığı; milletvekillerinin yargılanması konusunda da bir benzerini yaşadık, anayasa paketiyle de yine bir benzeriyle karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

Bilgen, HDP Genel Merkezi’nde yapılan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında yapılan değerlendirmelere ilişkin bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Bilgen’in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

EKONOMİ ÇÖKÜYOR: Türkiye ekonomisinin yaşadığı büyük çöküşe dikkat çekmek isteriz. Şu anda fiilen her ne kadar aynı anlama geliyormuş gibi “doların yükselişi” olarak ifade edilse bile esasen Türk lirasının değer kaybından kaynaklanan ciddi bir risk ile karşı karşıya Türkiye ekonomisi. Satın alma gücü özellikle dar gelirliler açısından giderek düşüyor. İşsizlik rakamları yüzde 12’ye dayandı. Sadece Ekim ayı sonrası veriler açıklanmış değil ama kısa süre içesinde Türkiye toplumuna 500 bin yeni işsizin katılmış olması, bunun da aslında ekonominin kendi doğal seyrinden kaynaklı olmadığı, tam da ülkenin yönetiliş biçiminden, siyasal krizden kaynaklandığını, siyasa tutumun, OHAL uygulamaların keyfi işten çıkarmaların 100 binli rakamları aşmış olmasının sosyolojik sonuçlarıyla karşı karşıyayız. Ülke bu kadar ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıyayken, günlük hayat hem esnaf, hem vatandaş açısından bu kadar risk içerirken Türkiye’nin tek bir gündeme odaklanmış olması, sadece Cumhurbaşkanın hangi yetkilerle, hangi sıfatlarla ülkeyi yönetmesi gerektiğine herkesin odaklanmış olması da başlı başına tartışma noktasıdır.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ: Basın özgürlüğü bizim açımızdan son derece önemli bir özgürlük alanıdır. Bir ülkede ifade özgürlüğü yoksa, diğer tüm özgürlükler tartışmalıdır. Yaşama hakkından seyahat özgürlüğüne kadar, çalışma hayatından ticari hayata kadar, hepsiyle ilgili doğru ve sağılıklı bilgiye sahip olup olmadığımız şüphelidir. Tutuklu gazeteci sayısı itibarıyla Türkiye rakamlarının dünya sıralamasındaki yeri de utanç meselesidir. Toplam, 343 gazeteci dünyada tutuklu, 143‘ü Türkiye’den. Yani neredeyse yarısı Türkiye’deki gazeteciler. Diğer ülkelerdeki gazetecilerin en azından gazeteci olduklarını kendi ülkelerinin yönetimleri kabul ediyor, bizde yönetim gazetecilerin gazetecilik yaptıkları için gazetecilik görevlerinden dolayı tutuklu olduklarını bile kabul etmiyor. Yani rakamlar kadar, durumun kendisi de son derece rahatsız edici.

METİN TOPLUMDAN SAKLANDI: MYK’mizde bu değerlendirmeler dışında özel olarak Anayasa süreci ile ilgili Meclis’teki birinci tur oylamadaki tabloyla ilgili değerlendirmeler yapıldı. Şüphesiz hem oylama biçimi itibarıyla hem toplumdan saklanan bir metnin birkaç haftaya sıkıştırılmış bir takvim içerisinde, bir kapkaç anayasası gibi, yangından mal kaçırır gümrükten mal kaçırır gibi bir prosedür tamamlama niyeti ve arayışıyla tamamlanmış olmasını kabul edilemez buluyoruz. Hem komisyondaki çalışma trafiği, performans, hız, toplumun konuyu ayrıntısıyla öğrenmesine anlamasına izin vermeden oylamaların tamamlama ısrarı, hem Genel Kurulda sergilenen tutum bu paketin meşruiyetine en büyük darbe vuran gerçeklerdir.

“Milletvekilllerimiz oy kullanamıyorlar, yasama görevleri devam ettiği halde Meclis’teki oylamanın dışında tutuluyorlar” uyarımızı dikkate almadılar. Yetmedi hem CHP’li bazı milletvekillerini hedef gösteren hem de kürsü dokunulmazlığıyla bağdaşmayacak şekilde bizim milletvekilimizin kullandığı ifadeler nedeniyle tam bir linç ve tahammülsüzlükle bu süreç tamamlanmış oldu.

Hem milletvekillerimizin parlamento dışında bırakılmaları, rehin tutulmaları, yasama faaliyetlerini yerine getirememelerine dikkat çekmek için hem de Garo Paylan’a yönelik yaklaşımlar nedeniyle oylamalar ve çalışmalara yönelik farklı bir tavır sergilemeyi tercih ettik.

KENAN EVREN BİLE HAYAL EDEMEMİŞTİ: Her ne kadar milletvekillerinin kendi oylarıyla gerçekleşiyor gibi gözükse de, Parlamentoyu fiilen hem yasama hem de denetim işleri açısından zayıflatacak, bir dekora dönüştürecek olan bu tablo aslında parlamentonun tasfiyesidir. Bir soruyu paylaşmak istiyoruz; 15 Temmuz’da darbe başarılı olmuş olsaydı, yani hedefine ulaşmış olsalardı siyasi iradeyi kontrol altına alacak olanlar, bir anayasa talebinde bulunurlardı. Darbe yapanlar bir yeni hukuk oluşturur ve ülkeyi bu hukuka göre yönetmek isterler. 15 Temmuz’u gerçekleştirenler darbe girişiminde bulunanlar, başarılı olsaydılar bizden nasıl bir Anayasa yapmamızı isterlerdi? Mevcut parlamentoyu feshedip nasıl bir anayasayla ülkeyi yönetmek isterlerdi? Galiba bu sorunun cevabı geçen hafta 1. oturumu tamamlanan pakettir. Bundan daha fazlasını 12 Eylül’de Kenan Evren hayal etmemişti. Parlamentoyu bu kadar işlevsiz yedek bir mekanizma haline getirmemişti. Şimdi parlamento darbecilerin hayalini hayata geçirecek bir adım atmış oldu.

HERKESİN HAYIR’I KENDİNE: Her partinin kendine göre bir Türkiye ütopyası, seçmenine toplumuna taşıdığı öncelikleri var. Aynı ülkede yaşıyoruz. “Evet” çıkarsa bedeline hepimiz katlanacağız. “Hayır” çıkarsa bize göre bu herkesin kurtuluşu ve refahı için önemli bir kazanım olacak. Bu anlamda sadece siyasi partiler arasında değil, demokratik kitle örgütleri, meslek örgütleri, emek harekeri ve kadın hareketi; bütün toplumsal hareketler arasında bir dayanışmanın, ortaklaşmanın olmasını önemsiyoruz. Kampanya seçimler gibi doğrudan partiler tarafından örgütlenecek bir kampanya değil. İnsanlar sandığa gidecekler, ya “evet” diyecekler bu süreci onaylayan, olumlayan bir tavır takınacaklar ya da tam tersine bu sürecin Türkiye’yi bir felakete sürükleyeceği kaygısıyla, yaşadıklarımıza bir tepki olarak, bu dayatmaya karşı “hayır” oyu verecekler. Bu yüzden partilerle birlikte bir planlama gibi bir gündemimiz yok. Kim hangi nedenlerle “Hayır” diyorsa bu kendi öncelikleriyle şekillenecektir. Biz bu anlamda “herkesin ‘hayır’ı kendine” ifadesini sürecin bir yol haritası olarak kamuoyuyla paylaşıyoruz. Böyle bir girişimimiz, arayışımız yok. Kamuoyunda gelen kimi talep ve beklentiler var. Ama toplumun bu kısa sürede on yılların biriktirdiği önyargıları, korkuları aşmasına bir imkan yok. Hem de siyasi partilerin kendi tartışmalarını ve iç dengelerini gözetmeleri gerektiği kanaatindeyiz.

Biz OHAL koşullarının kendisinin zaten ne kadar, nasıl eşit bir kampanya yapma imkanı sunacağı konusunda çok ciddi kaygılar taşıyoruz. Sosyal medyada daha kampanya başlamadan gerçekleşecek paylaşımlarla ilgili gözaltılar, tutuklamalar olabilir, suç duyurusu olabilir. Bugüne kadar olduğu gibi. Bugünden itibaren yapılacak her gözaltı, tutuklama tıpkı milletvekillerinin tutuklanmasının söz konusu olduğu gibi, önümüzdeki referandum sürecinde “hayır”ı zayıflatmak, “evet”i geçirmek için bir operasyonun parçası olarak ele alınabilir.

Milletvekillerimiz, “Seni başkan yaptırmayacağız” tavrının bedelini ödediği gibi, referandumda da tam bir intikamcı duyguyla bir taraftan onları cezalandırmak bir taraftan da partimizin etkin bir “Hayır” kampanyası yürütmesini engellemek için rehin tutulmaya devam ediyorlar.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.