Gani Nar ile söyleşi

Gani Nar ile söyleşi

Yüksekova Haber olarak Kürt Müziği ve Barış konulu ikinci söyleşimizi Almanya’da yaşayan bir diğer Kürt sanatçısı Gani Nar ile yaptık.

 ERKAN ÇAPRAZ / YÜKSEKOVA HABER

“Türkülerinde, stranlarında “barış barış” diyen sesin tüm dünyaya yayılması, anlaşılması umuduyla 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü kutluyorum” diyen Gani Nar, yakın bir zamanda yeni albümünün stüdyo çalışmalarına başlayacağını da bildirdi.

1962 yılında Van'da doğan ve 30 yıldır müzikle uğraşan Kürt sanatçı Gani Nar'ın sorularımıza verdiği cevaplar...

Müziğin ana yurdu acıdır desek, acının dili nedir sizce? Ve türkülere nasıl taşınmalıdır?

27961Müzik dünyanın her yerini kendine yurt olarak seçmiştir. Her halk, her ulus ve insanlık varoluşundan bugüne kadar sanatı bir yaşamsal ihtiyaç olarak kabul etmiş ve kendini sanatla ifade etmiştir. Eğer kısaca müziğin tanımını yaparsak yaşamın, insanın, doğanın ahengi, onun estetiksel ve melodik anlatım biçimidir, Bunun adı bazen acı olur, bazen sevinç olur. Fakat Kürt coğrafyasında müzik daha çok acının ifadesi olarak kendini göstermiştir. Çünkü birazda toplumsal gerçeklikle kendini var eden bir olgudur müzik. O yüzden daha direngen, daha acı ve bir o kadarda güçlü bir edebiyata sahiptir. Denilebilir ki yaşamın stranlara yansıması, orada hayat bulması ve kendini ölümsüzleştirmesi, halkın yaşamını doğru ve objektif bir ifadeyle dile getirmesindedir.

Kahramanlara ve kahramanlıklara adanan müziğin damak tadı farklıdır. Bu farkı müzik otoriteleri nasıl adlandırır? Sizce müziğe geçmek, tarihe geçmek midir?

Romanlarda ve sanatın diğer dallarında da bir sürü kahramanlar yaratılmıştır ama, çoğu hayali kahramanlardır; kurgulanarak yaratılan kahramanlardır. Bu onu yaratan insanın hayal gücüyle alakalı bir durumdur. Fakat Kürt müziğine konu olan kahramanların neredeyse hepsi gerçektir, kahramanlıklar yaşanmıştır.

Yakın tarihimiz böylesi kahramanların çok olduğuna tanıklık etmektedir. Bu kahramanlıkların toplumumuzun sosyal ve siyasal koşullarının değişim taleplerinden dolayı oluştukları bilinen bir gerçek. Toplumsal dönüşümün dinamikleri durumundadırlar. Sadece müzik alanına esin vermekle sinirli kalmıyor, aynı zamanda toplumsal bir rönesansın da öncülüğünü yapıyor. Dünyanın hemen hemen her yerinde böylesi kahramanlıkları anlatan diziler, filmler yapılmış, romanlar ve şiirler yazılmıştır. Çünkü toplumun moral ve motivasyon ihtiyacını karşılamak, önemli bir işlevdir. Bizim coğrafyamızda methiye olarak adlandırılmıştır. Müzikal olarak methiyeleşmek; yaşananın tanıklığını yapıp geleceğe taşınmasıdır. Tarihe mal edilmesi; konunun kahramanı kadar, onu işleyen sanatçıyı da ölümsüzleştirir.

Dünya bütün hızıyla değişiyor. Bu değişimde Türkiye’nin ve Kürtlerin rolünü nasıl tanımlıyorsunuz?

Gerçekten dünya çok hızlı değişiyor. Bu hızlı değişimin iki yüzü vardır. Özellikle iki siyasal kutuplu dünyanın tek sisteme dönüşmesiyle başlayan dünyadaki sınırların kalkması, sermayenin ve paranın mutlak hakim kılınması, doğanın artık insanlık için yaşanamaz tehlikelerle dolu olması olumsuz değişimler kategorisinde değerlendirilirken, diğer yandan demokrasi, insan hakları, teknolojik gelişmelerde dünyamıza belli rahatlık ve olanaklar sunmaktadır. Buna paralel olarak dünyanın sorunlarını çözme iddiasında bulunanlar, daha çok kaos ve sorunun kaynağı olmaktan öteye gidemediler. Özlü çözümler yerine biçimsel değişikliklerle uğraştılar. Örneğin 40 milyona varan bir nüfusa sahip Orta Doğu’nun en hayati yerinde konumlanmış, ama halen en insani bir talebinin bile karşılanmadığı bir Kürt halkı var. Kürtlerin bin yıllara dayanan muhteşem bir tarihe sahip zenginliği ve bir o kadar da soylu ve asil geçmişi yok sayılmakta,  devletlerarası pazarlığa kurban edilmektedir. Burada Kürtlere biçilmiş bir rolden bahsedemeyiz ama, Kürtler kendileri için kendi öz iradeleriyle kendilerine bir rol biçmişlerdir; o da özgürlüklerine kavuşma ve insanca yaşama rolüdür.

Türkiye’nin Kürtleri yok sayan eski statükosunu devam ettirme çabası, adını sıkça ve sabah akşam slogan olarak kullandığı “hukuk devletiyiz” sözüyle ciddi anlamda çelişmektedir.

Siyasetin çakmak taşı her çakışında, halklara biraz daha ateş sıçrıyor. Nerede yanlışlıklar yapılıyor sizce?

Bugünkü sorunların nedeni; biraz da cumhuriyetin kurulma biçimiyle ilgilidir. Yanlışların temeli daha eskiye dayansa da, biz cumhuriyet tarihiyle başlayan inkâr siyasetinin yanlışları üzerinde duralım. Anadolu’da yaşayan çok kültürlü, çok renkli halkların varlığı bilinir. Kurulan cumhuriyet, halkların ortak iradesiyle kurulsa da, zamanla hepsi tektipleştirildiler. Halkların inkâr ve asimilasyonla bellekleri değiştirildi ama, Kürtlerin dışında bu duruma kimse itiraz etmedi, edemedi. Kürtler ta o zaman bu inkârı kabullenmediler. “28’ini yok ettik, 29’u da yok ederiz” laflarını çok duydular.27959

Kürtler hak etmedikleri haksızlıkların önünde kendi iradeleriyle, kendi öz güçleriyle karşı durdular. Bu karşı duruş, aynı zamanda statükonun temellerini ciddi anlamda sarsmaya başladı. Fakat yanlış siyaset, halen suç ve hatalarının ısrarcısı durumunda. Bu ısrar ve yanlışlık, başta emekçi kesimi ve yoksul halkı vururken, toplumun tüm kesimlerini etkileyen bir çizgide devam ediyor. Kürt coğrafyasının yakılmadık yeri, bomba görmeyen çakıl taşı kalmadı, ormanları yakıldı. Binlerce “faili belli” cinayetler, yakılan ve boşaltılan binlerce köy, milyonlarca sürgün ve göç… Bütün bunlar, her ne kadar bir halkı yok sayma arzusundan kaynaklansa da, sonuçta iki halkın birlikte ödediği bedellerdir… Neden iki halk dedim, çünkü birinin canından edilmesi, diğerinin de yoksullaşarak sefalete mahkûm edilmesi demektir. Bugün Kürt halkı eğer tarih sahnesine çıkıp, “ben insanca ve demokratik haklarımla var olacağım” diyorsa, Türkiye’de ezilen diğer halkların demokratik yaşam talebinin de öncülüğünü yapıyor demektir.

25 yılda sadece savaşa aktarılan parasal kaynağın 300 milyar dolar olduğu varsayılıyor. Bu paralar yeni bir şehir yapımı için kullanılmadı, yaşam düzeyi yükseltilsin diye de kullanılmadı. Bu paralar yok etmek, yıkmak, yakmak ve “devletin kutsallığı” için kullanıldı. Bir halkın yok edilmesi üzerine kurulan bir kutsallık, kutsallık olabilir mi? On binlerce annenin gözyaşı bu sahte kutsallığı boğmaz mı? Kızılderililerin bir sözü vardır; “herkesin vicdani kendini temsil eder.”

Kürt halkı yaşadığı tüm acılara rağmen, yanlış siyaset sonucu bu noktaya getirilmiş tüm Anadolu halklarına kardeşlik elini uzatmaktadır. Bu da Kürtlerin vicdanını, nasıl bir soyluluğu temsil ettiğinin örneğidir.

Barış denilince ne canlanıyor yüreğinizde? Notalar barışı nasıl anlatmalı?

Barış sözcüğü içinde kocaman bir dünya barındırır. Yüreklerin yanmadığı, insanlığın kirletilmediği, insanla doğanın ayrılmaz bir parça olduğu, asla zehirlenmemesi gerektiği, yaşayan her canlının yaşama hakkına saygının hüküm sürdüğü kocaman bir dünyayı içinde barındıran bir sözcük…  Ve bu sözcüğün hayat bulması, tüm insanlık alemine hakim olması dileği her erdemli insanin özlediği bir hayaldir. Yaşamayı uğrunda ölecek kadar sevenler, bu duyguyu daha iyi bilirler. Böylesi bir dünyaya sahip olmak, böylesi bir dünyada yaşamak umudu yüreklerin de farklı atmasını sağlıyor. Bu duyguların yıllardır notalarda hayat bulması, sanatta hayat bulması için canlarını veren sanat emekçilerini saygı ile anıyorum. Zaten biliniyor “bir halkın türkülerini yapanlar, yasalarını yapanlardan daha güçlüdür” sözü boşa söylenmemiş.

Dünya Barış günü için savaşın merkezindeki halklara mesajınız nedir?

Bu önemli günün, ezilen halklara, birlikte mücadele ve barış dolu bir dünya kurma arzusu, morali ve gücü vermesini diliyorum. Bizler de böylesi bir dünyanın özlemiyle stranlarımızı söylemeye devam edeceğiz.

Türkülerinde, stranlarında “barış barış” diyen sesin tüm dünyaya yayılması, anlaşılması umuduyla 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü kutluyorum.

Saygılarımla… Gani Nar

27958

GANİ NAR KİMDİR?

1962 yılında Van’da doğan Gani Nar, 30 yıla yakın süredir müzikle uğraşıyor.

2000 yılından beri Almanya’da mülteci olarak yaşayan Nar, halen Tew Çand’a bağlı olarak müzikal çalışmalarına devam ediyor.

Gani Nar’ın albüm çalışmalarından bazıları; Jiyan, Welat, Misto, Agir, Bê Min Nekenê isimleri ile yayımlanırken, sanatçı Doğu Konserleri-2 albümüne de sesi ve sanatıyla renk vermiştir.

Koma Şirvan, Xanemir, Berbang, Grup Kızılırmak, Grup Yorum ve kısa bir süre önce kaybettiğimiz Aram Tigran gibi birçok sanatçının albüm çalışmasında da yönetmen olarak bulunmuştur.

Yeni albüm hazırlıkları biten Gani Nar, yakın zamanda stüdyo çalışmalarına başlayacak.

Kanada’ya yerleşeceğini belirten Gani Nar, bundan sonraki yaşamına ve müzikal çalışmalarına orada devam edecek.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.