Asya'da su krizi kapıda

Asya'da su krizi kapıda

Dünyanın en çok nüfus barındıran ve alan büyüklüğü bakımından da dünyanın en büyük kıtalarından olan Asya, ama en çok da Güneydoğu Asya, iklim değişiminin negatif etkileri ile yüzleşmeye başladı.

Güneydoğu Asya’daki nehirleri besleyen muson yağmurlarının da düzeninin değişmesi bekleniyor. Büyüyen su talebi nedeni ile şimdiden Hindistan ve Pakistan arasında İndus Nehri’nin paylaşımına dair gerilim yaşanıyor.

İklim değişimi Asya dağ buzullarını ve bu buzullardan beslenen nehirlerin akışını, taşıdığı su miktarını etkiliyor. Bu nehirlere bağlı olan birçok kalabalık nüfuslu Asya kenti ise, 2100 yılına kadar büyük bir su krizi yaşayabilir. Nitekim 5 Ocak tarihli geniş kapsamlı bir çalışma, ‘Hindukuş Himalaya Dağ Buzulları’nın büyük bir gerileme yaşadığını’ ve ‘2100 yılına kadar eğer küresel ısınma 1.5 derece ile sınırlandırılabilirse, Himalaya Dağları’ndaki buzulların üçte birinin erimiş olacağını’ belirtiyor. Eğer bu artış 2 derece olursa o zaman da Himalaya Buzulları’nın yüzde 50’si 2 bin 100 yılına kadar tamamı ile ve geri dönüşsüz bir biçimde erimiş olacak. Uzmanlar, buzullar ve aynı zamanda muson yağışlarından beslenen nehir sistemlerinin bu durumdan olumsuz etkileneceği görüşündeler.

International Centre for Integrated Mountain Development (ICIMOD-Uluslararası Entegre Dağ Geliştirme Merkezi) tarafından hazırlanan rapor, Afganistan’dan Myanmar’a, Güney Asya’da 8 ülkeyi kapsayan Hindukuş Himalaya bölgesindeki buzullarda yaşanan değişimi inceliyor. Rapora göre dağ sistemleri yeryüzündeki yaşamın sürdürülebilirliği bakımından hayati önem sahip. Buna göre, dağlar, dünyadaki yüzölçümünün yüzde 22’sini kaplıyor ve dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 13’üne ev sahipliği yapıyor. Tüm insanlığın yaklaşık yarısı doğrudan dağ kaynaklarından beslenen su kaynaklarına bağlı durumda. Dünyanın daha yağışlı iklim sistemlerinde dağlar, aşağı havzadaki tatlı suyun yüzde 30-60’ını, yarı kurak ve kurak iklim şartlarındaki yerlerde ise tatlı suyun yüzde 70–95’ni sağlarlar. Ayrıca Dünyadaki yiyeceklerin yüzde 80’ini sağlayan 20 bitki türünden, 6 tanesi (elma, arpa, mısır, patates, sorgum ve domates) dağlardan geliyor. Tüm bunların yanısıra dağlar, su, hidroelektrik, kereste, biyolojik çeşitlilik ve niş ürünler, maden kaynakları, dinlenme ve macera imkânları, sportif faaliyetler, taşkın yönetimi şeklinde küresel öneme sahip mal ve hizmetlerinde esas kaynağı olabiliyor. (1)

Ve ne yazık ki gelen haberler hiç açıcı değil. Dünya Buzullarını İzleme Servisi’nden gelen bilgilere göre dünyadaki buzullar (deniz ve kara) iklim değişimi nedeniyle artan sıcaklıkların etkisinde, hızla eriyor. 1980 yılından bu yana dünyadaki buzulların kalınlığında 20 metrelik bir azalma söz konusu. (2)

Bütün bu veriler ışığında uzmanlar dünyanın en büyük karasal buzul kütleleri arasında -ki yeri nedeni yüzünden özel bir dikkat ile izlenen Asya’nın en büyük dağ silsilesi ve buzul kütlesi- olan Himalaya Buzulları’nın da başının dertte olduğunu belirtiyorlar.

HİNDUKUŞ HİMALAYA BUZULLARI’NIN YARISI ERİYEBİLİR 

Kritik öneme sahip bir jeo-ekolojik varlık olan Hindukuş Himalaya (HKH), 10 büyük nehir havzasının kaynağını oluşturuyor ve 4,2 milyon kilometrekarelik alanın üzerinde yer kaplıyor. Bu HKH bölgesi ve Tien Shan Dağları, Kuzey ve Güney Kutupları’nın dışındaki en büyük kalıcı buz örtüsü alanını oluşturuyor, bu nedenle, HKH’ye ‘Üçüncü Kutup’ deniliyor.

Bölge, dağda ve HKH tepelerinde 240 milyon insanın geçimini doğrudan sürdürebilmesini sağlayan ekosistem hizmetleri (örneğin su, yiyecek, enerji) sunmakta. 10 nehir havzasında yaşayan yaklaşık 1,9 milyar insan da doğrudan ve dolaylı olarak bu sistemlerin kaynaklarından faydalanmaktadır. 3 milyardan fazla kişi de nehir havzalarında üretilen yiyeceklerin tadını çıkarmaktadır. Birçok uzman bu verilerden hareketle Himalayaların birçok insan için yaşamsal önemde olduğunun altını çizmekteler.

International Centre for Integrated Mountain Development (ICIMOD-Uluslararası Entegre Dağ Geliştirme Merkezi) tarafından yayınlanan ‘Hindukuş Himalaya Dağları Değerlendirme, İklim Değişikliği, Sürdürülebilirlik ve İnsanlar’ başlıklı kitap Himalaya Buzul Sistemi’nin iklim değişikliğinden çok daha şiddetli bir biçimde etkilendiğini ortaya koyuyor.

Kitaba göre mevcut eğilimlerin sürmesi halinde iklim değişimini 1.5 derece ile sınırlamayı amaçlayan Paris Anlaşması tam ve eksiksiz hayata geçse bile Hindukuş Himalaya Dağ silsilesi, yüzyılın sonunda buz örtüsünün 3’te 1’ini kaybedebilecek. Eğer sera gazı emisyonları mevcut seviyelerinde devam ederse, bölge, buzunun 3’te 2’sini kaybedebilir. Elde edilen bulgulara bakılırsa 1970’lerden bu yana, HKH bölgesindeki buzun yaklaşık yüzde 15’i sıcaklık arttıkça kayboldu. Ancak HKH menzili 3 bin 500 km uzunluğunda ve ısınmanın etkisi değişken. Mesela Afganistan ve Pakistan’daki bazı buzullar sabittir ve birkaçı, muhtemelen Güneş’ten koruyan ve daha fazla kar getiren, rüzgârları değiştiren bulut örtüsünün artmasından dolayı buz kazanıyor. Ancak raporun yazarlarından ve baş raportör Philippus Wester ‘2100 yılına kadar bu buzulların bile eriyeceğini’ belirtiyor.

Genel olarak, dünyanın herhangi bir yerinde daralan dağ buzulları, yakındaki insan toplulukları için su mevcudiyeti konusunda endişelere yol açmakta. Himalaya Buzulları da 2,5 milyar insan için su anlamına geliyor. Bu buzullar ve muson yağmurlarından beslenen 10 nehir büyük oranda Hindikuş Himalaya Buzulları’na bağlı.

Sıcak yaz aylarında, buzullardan gelen erimiş su akıntı yönünde akma ve yakındaki akarsu ve nehirlerin yükselmesine yol açma eğiliminde oluyor. Ancak buzullar yeniden oluşabilme süresinden daha hızlı küçülüyorsa, sağlayabilecekleri toplam tatlı su miktarı sonunda düşebilir ve nehirlerin tedarik ettikleri su azalmaya başlayabilir.

İKLİM DEĞİŞİMİ MUSON YAĞMURLARINI DA ETKİLİYOR VE SU YOKSUNLUĞU YAŞANIYOR

Buzul erimesinin yaratacağı en temel tehdit de su ile ilgili. Ancak iklim değişimi özellikle de Güney Asya’da sadece buzul sistemlerini etkilemiyor. Bölge için hayati önemde bir yere sahip muson yağmurlarının düzenini de etkiliyor. Yapılan çalışmalar ‘sıcaklık arttıkça muson yağmurlarının da düzeninin bozulacağını’ ortaya koyuyor. Güney Asya’daki yaz musonu (Bangladeş, Hindistan, Nepal ve Pakistan’da tarım için kritik öneme sahip) gelecekteki sıcaklıkların artması nedeniyle zayıflayabilir ve mevsimsel geliş zamanları ertelenebilir. ABD’deki Purdue Üniversitesi’nden bir araştırma grubu, geçmiş yıllarda yaptığı çalışmalarla ‘iklim değişikliğinin muson dinamiklerini etkileyebileceğini ve daha az yaz yağışa neden olabileceğini’ buldu. (3) Yaz musonu Güneydoğu Asya’daki su kaynaklarını buzullarla birlikte besleyen en önemli kaynak. Bütün bunlara bağlı olarak nehir havzalarındaki su akışları değişebilecek.

Hal böyle iken barajların sayısı her geçen gün artıyor ve bu da su kaynaklı gerilimlere neden oluyor. En yakın yaşanan örnek Hindistan ve Pakistan arasında son zamanlarda su kaynaklı yükselmekte olan politik gerilim.

Nehirler ve musluklar kurudukça, su, birbirinin ezeli rakibi olan Hindistan ve Pakistan arasında büyük bir parlama noktası olma potansiyelini taşıyor. Hindistan ve Pakistan Dünya Bankası’nın aracılığını yaptığı 1960 tarihli İndus Suları Anlaşması’nı ihlal ettikleri gerekçesiyle birbirlerini defalarca suçladı. Söz konusu anlaşma, geçtiğimiz 71 boyunca üç büyük savaş yaşayan iki komşu arasında altı akarsuyun ortak yönetimini sağlıyor.

Hâlihazırdaki anlaşmazlık en son Hindistan’ın Çenab Nehri boyunca inşa etmekte olduğu hidroelektrik projeler yüzünden yaşanıyor. Pakistan bu projelerin mevcut antlaşmayı ihlal ettiğini ve kendi su tedarikini olumsuz etkileyeceğini öne sürüyor. Pakistan Başbakanı İmran Han 27 Ocak’ta bölgeye müfettişler göndererek tespitler yaptırdı. Önümüzdeki birkaç ay içinde seçimlerle yüzleşecek olan Hintli lider Narendra Modi ise, inşaat çalışmalarına devam etme taahhüdünde bulundu; lâkin anlaşmazlığın nasıl çözüleceği ise hâlâ belirsizliğini koruyor.

Pakistan, Hindistan ve Afganistan, dünyanın en çok su sıkıntısı çeken sekiz ülkesi arasında yer alıyor. Bazı kalabalık Güney Asya şehirlerinde yeterli su tedariki olmadan saatlerce ya da günlerce beklemek ‘normal’ halini almış durumda.  (Akarsular buzulların azalması nedeni ile eskisi gibi beslenemediğinden yeterli oranda su taşıyamıyor). Tibet Platosu’ndan çıkan ve Karaçi yakınlarındaki Arap Denizi’ne akan, Asya’nın en uzun nehirlerinden biri olan İndus Nehri eski halinin bir gölgesine dönüşmüş durumda. Bu nedenle yaşanan su kıtlığı Hindistan’daki Shimla’dan Pakistan’daki Lahor’a kadar uzanan şehirlerde sürekli protestolara neden oluyor.

Çoğu Güney Asya ülkesi tatlı su arzının büyük kısmını tüketen tarıma aşırı derecede bağımlı durumda. Pirinç ve şeker kamışı yetiştirilirken tüm alana ciddi miktarlarda su salınıyor -bu da su arzının devamlılığını hayati kılıyor. Hindistan’daki hanelerin yaklaşık yüzde 60’ı tarıma dayanıyorken Pakistan’ın işgücünün yaklaşık yarısı bu sektör tarafından istihdam ediliyor. (4)

Hâsılı gelinen nokta itibari ile iklim değişimi Asya Kıtası’nda su konusunda büyüyen bir krize yol açacak gibi görünüyor. Uzmanların sözünü ettiği su savaşlarının bu bölgeden çıkabileceği yönünde yapılan analizlerde mevcut.

Aslında Asya örnekliğinde gördüğümüz bu durum sadece Asya için geçerli değil. Pek çok ülkede su ile ilgili anlaşmazlıklar mevcut ve yönetimler büyüyen su talebini çözmek sorunu ile karşı karşıya.

Çeviren: Dilaver Demirağ

Dipnotlar

1-  Editors Philippus Wester, Arabinda Mishra Aditi Mukherji, Arun Bhakta Shrestha, The Hindu Kush Himalaya Assessment Mountains, Climate Change, Sustainability and People 

2-  World Glacier Monitoring Service Latest Glacier Mass Balance Data

3-  Study: Climate change to affect monsoon in South Asia

4- Faseeh Mangi, Chris Kay ve Archana Chaudhary

Etiketler : ,
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.