Ahmet Altan'dan savunma: Gezi'de ben yoktum

Ahmet Altan'dan savunma: Gezi'de ben yoktum

Ahmet Altan, yargılandığı '15 Temmuz darbe girişimine iştirak' davasında savunma yaptı. Gezi eylemlerini sırasında Taraf gazetesinden olmadığını söyleyen Altan "Ben o dönemde Taraf'ta yazmıyordum ama yazsaydım kesinlikle Gezi'yi desteklerdim." dedi.

Gazeteci yazar Ahmet Altan ve Prof. Dr. Mehmet Altan ile gazeteci Nazlı Ilıcak’ın da aralarında bulunduğu 17 kişinin yargılandığı ’15 Temmuz darbe girişimine iştirak’ davasında dördüncü duruşma bugün görülüyor.

ALTAN CEZAEVİNDEN SEGBİS’LE KATILDI

İstanbul Adalet Sarayı’ndaki 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlanan ikinci duruşmaya tutuklu sanıklar Nazlı Ilıcak ve  Fevzi Yazıcı ve Yakup Şimşek getirildi. Tutuklu sanık Ahmet Altan duruşmaya SEGBİS ile katıldı.Tutuksuz sanık Tibet Murad Sanlıman duruşmada hazır bulundu. Önceki duruşmalarda savunmaları tamamlanan tutuklu sanıklar Mehmet Altan ve Şükrü Tuğrul Özşangül duruşmaya katılmadı. Firari sanıklar Abdulkerim Balcı, Mehmet Kamış, Ekrem Dumanlı, Emre Uslu, Osman Özsoy, Şemseddin Efe, Tuncay Opçin, Ali Çolak, Bülent Keneş ve Faruk Kardıç, ise duruşmaya gelmedi.

Ahmet Altan sözlerine “Sayın Yargıç, İddianame olduğu ileri sürülen, zekâdan ve hukuktan yoksun, ağırlaştırılmış müebbet gibi heybetli bir cezayı taşımaya mecali yetmeyen bu cılız metin ciddi bir savunmayı asla hak etmiyor” diyerek başladı.

‘KESİNLİKLE GEZİ’Yİ DESTEKLERDİM’

İddianamede kanıt yerine savcının suçlamaları olduğunu belirten Anmet Altan “İddianamede girişin ardından Ahmet Keleş diye birinin tanıklığı geliyor. Karmakarışık yazıldığı için bu tanığın ne dediğini anlamak epey zor. Anladığım kadarıyla bu Ahmet Keleş, Gezi olaylarının bir komplo olduğunu ve Taraf Gazetesi yazarı Ahmet Altan’ın yazıları okunduğunda bunun daha net anlaşılacağını söylüyor. Burada küçük bir sorun var. Gezi olayları sırasında ben Taraf Gazetesi’nden çoktan ayrılmıştım. Eve kapanmış roman yazıyordum. Eğer Gezi olaylarının gelişimini benim yazılarımdan anlamaya kalkarsanız biraz zorlanırsınız. Çünkü Gezi öncesinde ben yazı yazmıyordum. Elbette savcı da yalancı şahidi de böyle küçük ayrıntılara aldırmıyorlar. Ben Taraf’tan 2012’de ayrılmışım, onlar hâlâ benim 2013’teki Gezi olayları kapsamında Taraf’taki yazılarımdan, yani olmayan yazılarımdan söz edip, bir de utanmadan bunu iddianameye yazıyorlar. Ben o dönemde Taraf’ta yazmıyordum ama yazsaydım kesinlikle Gezi’yi desteklerdim. Gezi olaylarının devletin ve halkın vicdanına seslenen bir hareket olduğuna inanıyorum. Devletin vicdanında, eğer öyle bir vicdan varsa, Gezi kendine bir yer bulamadı ama halkın vicdanında bir yer buldu. Örgütsüz, lidersiz, halkın içinden kabaran, zeki, cesur ve barışçı bir hareketti. Tarihimizde bir örneği de yoktur bildiğim kadarıyla” dedi.

‘O BAŞLIĞI BEN ATTIM’

Altan savunmasına şöyle devam etti; “Uludere olayı sırasında ‘Devlet halkını bombaladı’ diye manşet attığımı da söylemiş. Bunun için tanığa gerek yok. O başlığı ben 2011’de attım, başlık gazetenin üstünde duruyor. Yargılandım, mahkûm oldum. Roboski olayından dolayı mahkûm olan tek insan benim. Bombalayanlar, bombalama emrini verenler değil ben mahkûm oldum.Ve, evet, bugün de aynen böyle düşünüyorum, devlet halkını bombaladı. Zavallı insanları öldürdü. Ama bunun 15 Temmuz darbesiyle ne ilgisi var? Bu iddianamede bu konu ne arıyor? Onu da kafası epey karışık olan savcıya soracaksınız artık. Bu Ahmet Keleş bir şey daha söylemiş. Keleş’in söylediğine göre Gezi olaylarından önce bir adam gelip “dolarla borçlanma” demiş. Haberi gönderen de “Hocaefendi” denilen örgüt lideriymiş. Savcı karmakarışık yazdığı için bu haberin Ahmet Keleş’e mi yoksa bana mı gönderildiğini tam anlamadım.Eğer haberi Keleş’e gönderdiyse bundan bize ne? Hakkımdaki iddianameyle bunun ne alakası var? Yok, haberi bana gönderdiği iddia ediliyorsa, o zaman iş epeyce gülünçleşiyor. Fethullah Gülen neden evinde oturmuş roman yazan bir adama “dolarla borç alma” diye haber göndersin? Ayrıca ben niye dolarla borç alayım? Müteahhit miyim ben? Ne dolarla ne başka parayla hayatımda borç almadım ben. Ne kadar param varsa o kadarlık yaşarım, borç almam. Taraf Gazetesi için borç almaktan söz ediyorlarsa o tarihte ben Taraf’tan ayrılalı çok olmuştu.Neresinden tutsanız anlaşılmıyor. Ama savcının anlaşılır olmak gibi bir derdi de yok. Aklına geleni yazmış”

YALAN ÇORBASINA DÖNMÜŞ: İddianame de karmakarışık bir yalan çorbasına dönmüş. Onun hemen altında Osman Bey isimli bir gizli tanığın sözleri yer alıyor. Osman Bey, Gezi sırasında Cemaat’ten insanların gizli hesaplardan hükümet aleyhtarı twitler attığını söylemiş. Hükümet aleyhtarı twit atmanın niye darbecilik suçu olduğunu anlamadım. Bunun benimle alakasını ise hiç anlamadım.Gizli ya da açık, ben hayatımda tek twit bile atmadım.Bu olayın benimle ya da bu iddianameyle ilişkisi ne? Anlayan beri gelsin.Bu tür saçmalıklarla biz aylardır hapis yatıyoruz, üstelik bir de müebbet hapis isteniyor hakkımızda.

TANIĞIN SÖYLEDİKLERİ YALAN: Darbeyi yönettiği iddia edilen adamları tanıdığı iddia edilen adamları tanıdığımıza dair ilk tanıklık. Bu Nurettin Veren, Alaattin Kaya’nın benimle, Mehmet Altan’la, Nazlı Ilıcak’la Fethullah Gülen arasındaki ilişkiyi sağladığını ve bizim Alaattin Kaya ile sık olarak görüştüğümüzü bildiğini söylüyor. Dikkat edin, “bildiğini” söylüyor. Mehmet Altan’la benim 10 yıllık telefon kayıtlarımızı incelemişler ve Alaattin Kaya’yla görüşmelerimizin yekünunu da çıkarıp iddianameye koymuşlar. Biz “sık sık görüştüğümüz” söylenen Alaattin Kaya ile 10 yılda kaç kere görüşmüşüz, biliyor musunuz? Mehmet Altan 10 yılda sadece bir kere görüşmüş Kaya ile. O da 2008 yılında. Ben de sadece iki kez 2010 ve 2012 yılında konuşmuşum. Daha sık görüştüğümüz bir adam da olabilirdi, bu herhangi bir suçun kanıtı olmazdı. Ama suç olmayan bir eylem hakkında söyledikleri bile yalan.

EKREM DUMANLI İLE BEŞİKTAŞ MAÇINA GİTTİK: Darbeyi yönlendirği iddia edilen adamları tanıdığı iddia edilen adamları tanıdığımız iddiası var. Ben Önder Aytaç’la karşılaştığımda AKP hükümetinin danışmanı ve Polis Akademisi’nin öğretim görevlisiydi. Bana Taraf Gazetesi’nde yazmak istediğini söyledi. Ben de mümkün olduğunca geniş yelpazeli bir yazı kadrosu istediğimden “olur” dedim. Savcının, beni darbeyle ilişkilendirmek için adını iddianameye yazdığı Önder Aytaç, benim işine son verdiğim sanırım tek yazar. ‘Apo idam edilsin” dediği için yazılarına son verdim. Taraf Gazetesi’nde her görüşe yer vardı ama insanların ölümünü, öldürülmesini, devletin cinayet işlemesini isteyenlere yer yoktu. Üçüncü isim de Ekrem Dumanlı. Şimdi benim Alaattin Kaya’yla, Önder Aytaç’la bir ahbaplığım yoktur ama Ekrem Dumanlı’yla vardır. Ekrem, edebiyattan, sinemadan, bokstan, futboldan, benim de sevdiğim bu konulardan anlayan ve hoşlanan bir gazetecidir. Onunla sohbet etmekten her zaman hoşlandım. Bir iki kere buluşup yemek yedik, bir kere de beraber Beşiktaş maçına gittik. Ekrem Dumanlı’yla telefonda konuştuğum için üç müebbedi hak ediyorsam Beşiktaş maçına gittiğim için herhalde elli kere falan müebbedi hak ediyorumdur. Biz konuştuğumuzda ben Taraf Gazetesi’nin genel yayın müdürüydüm, Ekrem de Zaman Gazetesi’nin genel yayın müdürüydü. Ben o sıralarda sadece Zaman’ın değil Sabah’ın, Star’ın yöneticileriyle de konuşuyordum.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.